İş Hukuku

İş Hukuku

İş Hukuku, yalnız hizmet akdinden doğan ve bağımlı (tâbi) hizmet yükümlülüğü içindeki çalışanlarla (işçiler) çalıştıranlar (işverenler) arasındaki ilişkileri inceleyen ve düzenleyen hukuk dalıdır. İş Hukuku her ne kadar sadece özel hukuka ait hizmet sözleşmeleriyle kurulan iş ilişkisini düzenlese de yoğun bir devlet müdahalesi, daha doğrusu koruması olduğundan, bu hukuk dalını salt özel hukuk alanından çıkarıp kamu hukukuna ait kuralları da barındıran karma bir yapıya dâhil etmektedir.

Bu bakımdan İş Hukuku, sadece hizmet sözleşmesinin tarafları olan işçi – işveren arasındaki ilişkileri değil aynı zamanda tarafların devletle olan ilişki ve yükümlülüklerini de kapsar. Diğer taraftan da işçi ve işverenlerin üye olabilecekleri örgütleri ve toplu iş sözleşme ilişkileri de İş Hukuku’nu alanı içindedir. Bu nedenle İş Hukuku’nu, “Bireysel İş Hukuku” ve “Toplu İş Hukuku” diye ikiye ayırmak mümkündür.

Her ne kadar başkasına bağımlı olarak çalışma, insanlık tarihi kadar eski olsa da bu bağımlılığın emek-ücret karşılığı taraflar arasında özgürce kurulan bir sözleşmeye dayalı olarak kurulması çok da eski değildir. Modern anlamda İş Hukuku’nun anlam ve işlerliğinin Sanayi Devrimi sonrasına dayandığı görülür. Bilindiği üzere Sanayi Devrimi, işçi sınıfının fabrikalarda, belirli bir ücret karşılığında ve bağımlı olarak çalışmaya başlamasıyla birlikte Avrupa’da burjuva sınıfının yapı değiştirmesine ve yeni bir işçi sınıfı doğmasına yol açmıştır. Sanayi Devrimi’nin ürettiği iktisadi liberalizme dayalı ekonomik sistem, iş hayatında işçinin ezilmesini ve sömürülmesini ortaya çıkarmıştır. Aslında iktisadi liberalizmin temelinde yattığı söylenen, “eşitlik ve özgürlük” anlayışı; işçi-işverenin kendi aralarındaki ilişkilerini serbestçe kurmalarını, bu özgür özel alana devletin karışmamasını söylemektedir.

Teoride kulağa son derece hoş gelen bu anlayış zamanla, daha fazla çok daha fazla kazanma hırsına sahip olan güçlünün zayıf üzerinde egemenlik kurarak, emeğin sömürülmesine yol açmıştır. Düşük ücretler, uzun çalışma saatleri, havasız ve her türlü sağlık ve güvenlik önlemlerinden uzak çalışma alanları… Sanayi Devrimi öncesi bilinçsiz olan ve adeta köle zihniyetine sahip olan işçi sınıfı Sanayi Devrimi ile birlikte yavaş yavaş bilinçlenmiş, bir taraftan da sayıca toplumların en kalabalık ortak sınıfını oluşturmaya başlamıştır.

İşte bu süreçlerin sonunda ortaya çıkan ve zaman içinde sürekli yenilenen ve gelişen İş Hukuku, özel hukuk kurallarıyla birlikte emredici kuralların yoğun olduğu kamu hukuku ilkelerinin de benimsendiği karma bir yapıya bürünmüştür. Bu nedenledir ki genel hukuk kuralları çerçevesinde temel ilkelerden biri olan sözleşme serbestisi ilkesi, İş Hukuku alanında oldukça kısıtlamalara maruz kalmıştır.

İş Hukuku’nun temel özelliklerinden kısaca bahsetmek gerekirse;

İşçinin korunması önceliklidir. Zira güçlü olan işverendir ve süreç içinde daima işveren, işçinin emeğini sömüren, hakkını ihlal eden taraf olmuştur. İş Hukuku’nda kurallar, emredicidir ve karma özelliğe sahip bir hukuk alandır. Emredici hukuk kuralları ancak işçi lehine olması halinde değiştirilebilir. İş Hukuku, özel hukuk içinde olmasına rağmen, devletin iş yaşamına ve işçi-işveren arasında kurulan hizmet sözleşmesine yönelik yoğun müdahalesi kamu hukukunun özelliklerini barındırdığından bu hukuk dalını karma bir hukuk dalı haline getirmiştir. İşçi lehine yorum ilkesi geçerlidir. Herhangi bir konuda açık hüküm olmaması ya da tereddüt yaşanması halinde daima işçinin lehine olan yorum kabul edilir. İşçinin kişiliği ön plandadır. Hizmet sözleşmesi ilişkisinde esas olan, çalışanın şahsi yetenek ve emeğinin bir ücret karşılığı ve belirlenen süre içinde işverene sunulmasıdır.

İş Hukuku’nda geçerli olan kuralların alındığı, “resmi-özel”, “ulusal-uluslararası” pek çok hukuki dayanak söz konusudur. Bireysel iş sözleşmeleri, toplu iş sözleşmeleri, iş yeri uygulamaları vb özel kaynakları oluştururken, anayasa, kanunlar, tüzükler, yönetmelikler, genelgeler, mahkeme kararları vb. resmi kaynakları, bunlardan uluslararası sözleşmeler, AİHM kararları vb. uluslararası kaynakları oluşturur.

İş Hukuku’nun dayandığı en temel kanun, 4857 sayılı İş Kanunu’dur. Bunun dışında 854 sayılı Deniz İş Kanunu, 5953 saylı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun, iş kanunları arasında sayılabilir. Elbette İş Hukuku ile ilgili doğrudan veya dolaylı olarak hüküm içeren kanunlar bu sayılanlardan ibaret değildir.
İş Hukuku alanına giren uyuşmazlıkların çözümünde özel bir yargı yeri olarak İş mahkemeleri görevlendirilmiştir. İş mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise Asliye hukuk mahkemeleri, iş mahkemesi sıfatıyla bu görevi yerine getirir. İş Hukuku uyuşmazlıklarını genel olarak, işçilik alacaklarına ilişkin davalar, işe iade davaları ve hizmet tespiti davaları oluşturmaktadır.

İş Hukuku alanında en sık rastlanan davaları sıralamak gerekirse;

  • Ücret alacağı
  • Tazminat
    • Kıdem
    • İhbar
    • Kötüniyet
    • İşe başlatmama
    • Mobbing
  • Fazla mesai
  • Tatiller
  • İkramiye
  • Primler
  • İzinler
    • Yıllık ücretli izin
    • Doğum izni