SAĞLIKTA ŞİDDET ve BEYAZ KOD UYGULAMASI
GİRİŞ:
Sağlık çalışanlarına yönelik, fiziksel, sözel, psikolojik herhangi bir yolla, kanunlarda suç olarak tanımlanmış bir eylemin gerçekleştirilmesi, şeklinde tanımlayabileceğimiz “sağlıkta şiddet”, gündemden hiç düşmeyen bir olgudur.
Sağlıkta şiddeti önlemek amacıyla başta mevzuat olmak üzere pek çok alanda adımlar atılmaktadır. Bu kapsamda, dünyadaki yaygın şekilde kullanılan renkli kod sistemlerinden son olarak “Beyaz Kod” sistemi, Türkiye’de de uygulanmaktadır.
Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliği bünyesinde, “sağlıkta şiddet olaylarına derhal müdahalede bulunmak, hukuki süreçleri başlatıp, takip etmek ve ilgili personele hukuki yardımda bulunmak” üzere, 7/24 hizmet verecek Alo 113 ve Beyaz Kod Çağrı Merkezi ile “www.beyazkod.saglik.gov.tr” internet adresi kurulmuştur.
Diğer taraftan sağlıkta şiddeti önleme kapsamında mevzuatımızda süreç içinde başka önemli düzenlemelere de gidilmiştir.
Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik (RG : T. 28.04.2012; S.28277) hükümleri kapsamında;
- Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarda görev yapan personele veya bunların vefatı halinde kanuni mirasçılarına;
-
- Sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı personele karşı kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiilin gerçekleştirilmiş olması,
- İlgilinin veya kanuni mirasçılarının talepte bulunması,
- İlgili personelin soruşturma safhasında şüpheli, kovuşturma safhasında ise sanık durumunda bulunmaması,
durumunda ve personelin, bir olayda hem mağdur hem de şüpheli veya sanık durumunda olması halinde mağdur sıfatıyla hukuki yardım yapılacaktır. (Yön. m.5)
- Soruşturma ve kovuşturmalarda; kadrolu bulunan veya kendilerine idarece vekâlet verilmiş avukatlar, ayrıca vekâletname ibrazı gerekmeksizin ilgili personelin veya kanuni mirasçılarının vekili sıfatıyla işlem yapmaya yetkili olacaktır. (Yön. m.6)
- Bakanlık, sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı personele karşı işlenen fiillerin bildiriminin yapılacağı ve kayıtlarının tutulacağı bir sistem kurar. (Yön. m.7)
Anılan Yönetmelik kapsamında hayat geçen Beyaz Kod uygulamaları daha sonra, Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliği’nin 2013/2 ve en son 2016/3 No.lu Genelgesi (16/03/2016 T., 11045126 S) ile şekillenmiştir.
İlgili mevzuat çerçevesinde, sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik getirilen düzenlemeler ve Beyaz Kod uygulamasına ilişkin özetle şunları söyleyebiliriz:
- Sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı personele karşı işlenen suçlar sebebiyle yapılacak vaka bildirimlerinin tamamı Beyaz Kod sistemine kaydedilecektir.
- Personelin şikâyetçi olup olmadığına bakılmaksızın, gerçekleşen bütün şiddet olayları, kanıtlar ve diğer bilgi ve belgeler sisteme kaydedilir. Soruşturma ve kovuşturma süreçlerindeki hukuki yardımda bulunulan personelden, herhangi bir masraf ve ücret talep edilmez.
- Beyaz kod bildirim sırasında; şiddete uğrayan personelin kimlik bilgileri, unvanı, çalıştığı kurum, şiddet uygulayanın kimlik bilgileri, kamera kayıtları, tanıklar, olaya ilişkin tutanaklar (Şiddet olayı sonrasında tutulan ve hadiseyi izah eden olay tutanağı tutanaktır) ve benzeri tüm bilgi ve belgeler (Hukukî yardım talep formu, ihbar dilekçesi, onam formu) görevli birim/personel tarafından toplanarak sisteme kaydedilir. Tüm bildirilen beyaz kodlar ise Sağlık Bakanlığının Hukuk Müşavirliğinde toplanarak ilgili birimlere rapor şeklinde gönderilmektedir.
- 5271 s. CMK’nın “Tutuklama nedenleri” başlıklı 100/1 maddesinde; “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir” denildikten sonra 3’üncü fıkrada, “işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilen” suçlar sayılmış olup (j) bendinde de “Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu” yer almıştır.
- 3359 s. Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12’ye göre;
Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen 5237 sayılı TCK’da yer alan kasten yaralama (m. 86), tehdit (m. 106), hakaret (m. 125) ve görevi yaptırmamak için direnme (m. 265) suçlarında; (a) İlgili maddelere göre tayin edilecek cezalar yarı oranında artırılır. (b) TCK 51’inci maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanmaz.
Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanmasında kamu görevlisi sayılır.
Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçu şikâyete tabi değildir. Bu nedenle şikâyetten vazgeçilmesi ya da kovuşturma esnasında, müştekinin davaya katılmaması halinde de dava devam eder.
Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlardan şüpheli olanlar, kolluk görevlilerince yakalanır ve gerekli işlemleri yapılarak Cumhuriyet başsavcılığına sevk edilir. Cumhuriyet savcısı adli işlemleri tekemmül ettirir. Bu suçların soruşturmasında, kolluk tarafından müşteki, mağdur veya tanık olan sağlık personelinin ifadeleri işyerlerinde alınır. Bu fıkra hükmü, özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlar hakkında da uygulanır.
- Bakanlık ve bağlı kuruluşlarında; sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerden dolayı personele karşı işlenen suçlar sebebiyle ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemler ve davalarda personelin talebi üzerine Bakanlık ve bağlı kuruluşlarınca hukukî yardım yapılır. Bakanlık ve bağlı kuruluşları merkez ve taşra teşkilatı ile döner sermaye teşkilatı kadrolarında bulunan hukuk birimi amirleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar, ayrıca vekâletname ibraz etmeksizin ilgili personeli vekil sıfatı ile temsil eder. (663 S. KHK m. 54)
Bütün bu düzenlemelere rağmen, sağlıkta şiddettin her geçen gün arttığı, örneğin Türk Tabipleri Birliği’ne göre her gün sağlık çalışanlarının %85’in sözel şiddete uğradığı, sağlık sektöründe şiddete maruz kalma riskinin diğer sektörlere göre çok daha yüksek olduğu iddia edilmektedir.
Bu yazımızda, “Sağlıkta Şiddet” olgusunu ve “Beyaz Kod” uygulamasını, en temel insan haklarından olan “Hasta Hakları” çerçevesinde değerlendirmeye çalıştık.
Tüm “Beyaz Kod” bildirimlerinin toplandığı “https://beyazkod.saglik.gov.tr”deki bilgiler kamuoyu ile paylaşılmamaktadır. Ayrıca “Beyaz Kod” uygulamasının yargısal boyutuyla ilgili net bir değerlendirme yapabileceğimiz yeterli istatistiki veriler de mevcut değildir.
Bununla birlikte yazımızda kullandığımız bilimsel verileri; Türkiye’de sağlık personeline yönelik şiddetin sıklığını, türünü ve ciddiyetini inceleyip, sonuçlarını belirlemek, yıllara göre değişimleri ölçmek amacıyla 2012-2018 yıllar arasında, Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşlarında verilen “Beyaz Kod” kayıtları incelenerek, “Şiddete Yönelik Beyaz Kod Verilerin Değerlendirilmesi” başlığı altında, Cukurova Medical Journal adlı hakemli dergide (cilt.45, sa.3, ss.977-984,2020 ) yayınlanan çalışmadan aldık. ([1])
Aşağıda detayları yer alan veriler iki sonucu net şekilde ortaya koymuştur;
- Birincisi; “Beyaz Kod” bildirimlerinin ancak %1’in altında bir kısmı için kovuşturma başlatılmaktadır. Bu da hakkında “Beyaz Kod” verilen her 100 hasta ve yakınından 99’unun, aslında kendilerine isnat edilen suçları işlemediğini ortaya koymaktadır.
- İkincisi ise; “sağlıkta şiddet” olgusu, olduğundan fazla gösterilmekte ve tüm hasta ve yakınları potansiyel şiddet faili olduğu yönünde bir algı oluşturulmaktadır.
Örneğin TTB; “Sağlıkta şiddetin münferit olmadığını, bunun toplumsal ve politik bir sorun olduğunu, hasta ve yakınlarının sisteme dönük öfkesi şeklinde sistematik olarak sağlık çalışanlarına şiddet uygulandığını ve her gün 100 sağlık çalışanından 85’inin sözlü şiddete maruz kaldığını” iddia edilmektedir.
Diğer bir anlatımla, hasta ve yakınlarının neredeyse tamamı bir bakıma şiddete meyyal ve taraftar potansiyel birer suç gibi görülmektedir.
Rakamlar, iddia edilenleri ya da mevcut algıyı ne derece doğrulamaktadır?
2018 yılı verilerine göre;
- Türkiye Toplam nüfusu: 82.003.882
- Hekime Müracaat Sayısı: 782.515.204 ([2])
- Hekime Müracaat Sayısı: 640.392.242 ([3])
- Toplam 9.108 Adet Beyaz Kod vakası bildirilmiştir.
- Toplam 78 kişi hakkında kovuşturma başlatılmıştır.
2018 yılının ortalama verilerine göre çıkan sonuçlar şunlardır;
- Aylık: 209.600 hasta; Günlük: 2.143.877 hasta hekime müracaat etmiştir.
- Aylık: 366.020 hasta; Günlük: 1.754.500 hasta, EAH, Devlet Hastanesi, Aile Hekimi gibi özeller dışında Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık kuruluşlarına müracaat etmiştir.
- Aylık : 759, Günlük:24,9 “Beyaz Kod” vaka bildirimi yapılmıştır.
- “Beyaz Kod” vaka bildirimlerinin % 0,85’i hakkında kovuşturma başlatılmıştır.
- “Beyaz Kod” vaka bildirimlerinin % 99,15’i, asılsız veya gereksiz başlatılmıştır.
- Hasta sayısının (SB), Beyaz Kod vakasına oranı = % 0,0014’tür.
(EAH, Devlet Hastanesi, Aile Hekimi gibi özeller dışında Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık kurulularına müracaat eden günlük hasta sayısı; 1.754.500’tir. Günlük ortalama Beyaz kod bildirimi ise 25’tir. Beyaz kod bildirimlerinin sadece hasta için değil hasta yakınları ve diğer kişiler hakkında da verildiği düşünüldüğünde, bu oran en az iki kat daha düşük olacağı açıktır.)
Görüldüğü üzere; istatistiki veriler bize;
- Sağlıkta şiddet ve Beyaz Kod vakalarının olduğundan çok daha fazla gösterildiği ve bu yönde bir algı oluşturulduğunu;
(Nitekim 2018 verilerine göre, özel sağlık kuruluşları dışında devlete ait sağlık kuruluşlarına günde ortalama 1.754.500 hasta müracaat ettiğini ve çoğunun yanında en az bir yakını bulunduğunu, buna mukabil günlük “Beyaz Kod” bildiriminin 25 gibi bir sayı olduğunu düşündüğümüzde, oluşturulan algının ne denli yüksek olduğu açıkça anlaşılmaktadır.)
- Beyaz Kod bildirimlerinin, % 99,15’i gibi çok büyük çoğunluğunun gereksiz, asılsız ya da kötü niyetli yapıldığını;
(Nitekim 2018 yılının tamamında toplam 9.108 Beyaz kod bildirimi yapıldığı halde –ki ihbar edilen kişi sayısı belli olmadığından her bir vaka bildiriminin bir kişi hakkında yapıldığı kabul edilmiştir- 9.030 kişi hakkında herhangi bir kovuşturma yapılmamıştır.)
göstermektedir.
Gelinen noktada;
“Beyaz Kod” uygulaması, amacından saptırılmış ve bir kısım sağlık çalışanının adeta yetersizliğini örtme, egosunu tatmin ya da hasta ve yakınlarına çile çektirme aracı haline getirilmiştir.
Haksız ve kötü niyetli “Beyaz Kod” uygulamalarının mağduru öncelikle, “gerçekten şiddete maruz kalan hekimler ve sağlık çalışanları”dır. İkinci en çok mağdur olanlar ise elbette, sadece tedavi olmak için sağlık kuruluşlarına müracaat eden ve en temel hasta haklarını kullandığı için haklarında“Beyaz Kod” verilen sıradan hasta ve yakınlarıdır.
Genç bir hasta bayana, “sadece kendisine ters baktığını iddia ederek” “Beyaz Kod” verilmesi üzerine, hastanede görevli polis memuru (ki bizzat kendisinden dinledim) doktora hitaben;
– Doktor hanım bunun için Beyaz Kod mu verilir?”,
diye yakındığında,
– Benim tarafımı mı tutacaksın, yoksa hastanın mı? Sen kimden yanasın?
şeklinde cevaplayan bir hekimin eline verilmiş ve dilediğince, sınırsız ve hesapsız şekilde kullanımına sunulmuş bir uygulamadan söz ediyoruz.
Medyadaki “Doktora Saldırı” haberlerini ele alan bilimsel bir makalede, bazı haber başlıklarında ve metinlerin detaylarında ”iddia” ifadesinin geçmesinin, “mağdurun yalan söylemiş olabileceğine gönderme yapıldığı ve bu şekilde şiddet mağdurunun bir kez daha mağdurlaştırıldığı” iddia (!) edilmiştir. Makalenin yazarı akademisyene göre, “sağlık çalışanının beyanı esastır, ortada soruşturmayı veya yargılamayı dahi gerektirecek bir “iddia” yoktur, hasta veya yakını doğrudan cezalandırılmalıdır.”
“Beyaz Kod” uygulaması, insan hakkı ihlali sorunudur. Potansiyel şiddet yanlısı olarak görülen hasta ve yakınlarının, en temel insan haklarından biri olarak kabul edilen hasta hakları yok sayılmaktadır.
Mevzuatımızda haksız ve hukuka aykırı verilen “Beyaz Kod” uygulamalarına yönelik yaptırımları öngören açık ve özel bir düzenleme mevcut değildir.
Her ne kadar haksız ve kötü niyetli olarak “Beyaz Kod” bildirisi yapan ve kamu görevlisi kabul edilen sağlık çalışanı, “görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, hasta ve yakınlarının mağduriyetine neden olduğundan” başta TCK m.257’de yer alan “Görevi kötüye kullanma” suçundan yargılanması gerekse de uygulamada buna rastlamak mümkün değildir. Neden böyle olduğu ise ayrı bir tartışma konusudur.
Sağlık Bakanlığı’nın; sadece sağlık çalışanlarının değil hasta ve yakınlarının da haklarının sağlanması ve korunmasından sorumlu ve yetkili olduğu hatırlayarak, bir an evvel hasta ve yakınları için kâbusa dönen “Beyaz Kod” uygulamasını gözden geçirmesi, “sağlıkta şiddet”, “hasta hakları” ve “hasta memnuniyeti” olgularını, gerçek veriler üzerinden en doğru ve sağlıklı şekilde yeniden değerlendirmesi ve ona göre adımlar atması gerekmektedir.
ŞİDDETİN TANIMI
Arapça kökenli “şiddet” sözcüğü, Kamûs-ı Türkî’de de “sertlik; sert, katı davranış, kaba kuvvet” şeklinde tanımlanmıştır. Şiddetin, Fransızca ve İngilizce gibi batı dillerindeki karşılığı olan “violence, la violence ” sözcüğünü kökeni ise Latince’deki “sert ve acımasız kişilik” anlamına gelen “violentia”ya dayanır.
Şiddet; bir kişiye güç veya baskı uygulayarak isteği dışında bir şey yapmak veya yaptırmak, zorlama, saldırı, zorbalık, kaba kuvvet, bedensel ya da psikolojik acı çektirme ve yaralama olarak tanımlanmaktadır.
Önceleri daha çok, kişinin vücut bütünlüğüne ya da malına yönelik fiziksel zararlar tanıma dâhil edilirken, artık günümüzde, her türlü sözlü, cinsel, duygusal ve psikolojik taciz ve saldırılar da şiddet kavramıyla açıklanmaya başlamıştır. Saldırının hedefinde, bedensel ve ruhsal bütünlük, mal varlıkları, her türlü değerler vb. bulunmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) şiddeti şu şekilde tanımlamaktadır:
“Şiddet; kendisine, başkasına, bir gruba veya topluma karşı kasti olarak fiziksel baskı veya güç kullanmak, tehdit etmek veya fiiliyata geçirmek, yaralama, ölüm, psikolojik zarar, gelişim bozukluğu veya mahrum bırakmaya neden olmak veya bu durumların gerçekleşme ihtimalini artırmaktır.
Şiddet, farklı kategorilere göre değişmekle birlikte sıklıkla “şiddete maruz kalanlara” ve “uygulanan şiddet tipine” göre sınıflandırılmıştır.
Maruz kalanlara göre şiddet türlerine örnek olarak; kadına yönelik şiddet, çocuğa yönelik şiddet, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, sokak hayvanlarına yönelik şiddet, akranlar arası şiddet… vs. gösterilebilir.
Uygulanan şiddet tipine göre ise; fiziksel şiddet, cinsel şiddet, duygusal şiddet, ekonomik şiddet, sözel şiddet, siber şiddet… vb. türleri örnek olarak sayılmaktadır.
SAĞLIKTA ŞİDDET
Sağlıkta şiddet; “bir sağlık çalışanına yönelik, sağlık hizmeti sunumu esnasında veya bu görevinden dolayı, fiziksel, sözel, psikolojik herhangi yolla, kanunlarda suç olarak tanımlanmış bir eylemin gerçekleştirilmesi” olarak tanımlanabilir.
SAĞLIKTA ŞİDDET VERİLERİ (1)
2018 yılında Beyaz Kod kapsamında bildirilen şiddetin türü:
Şiddetin Türü | Vaka Sayısı | Oranı |
Fiziksel Şiddet | 342 | % 3,75 |
Sözel Şiddet | 7061 | % 77,53 |
Fiziksel ve Sözel Şiddet | 1.705 | % 18,72 |
TOPLAM | 9.108 | % 100 |
2018 yılında Beyaz Kod kapsamında şiddet bildirimi yapan sağlık biriminin türü:
Bildirim Yapan Sağlık Biriminin Türü | Vaka Sayısı | Oranı |
Eğitim ve Araştırma Hastanesi | 3.203 | % 35,17 |
Devlet Hastanesi | 4.856 | % 53,32 |
112 | 652 | % 7.16 |
ADSM | 397 | % 4,36 |
TOPLAM | 9.108 | % 100 |
2018 yılında Beyaz Kod kapsamındaki şiddetin gerçekleştiği birim:
Şiddetin Gerçekleştiği Birim | Vaka Sayısı | Oranı |
Acil Servis | 3.450 | % 37,88 |
Poliklinikler | 2.716 | % 29,82 |
Klinik/Servisler | 1.323 | % 14,53 |
112 İstasyonu / Olay Yeri | 624 | % 6,85 |
Diğer | 576 | % 6,32 |
Ameliyathane / Yoğun Bakı | 244 | % 2,68 |
Tetkik ve Görüntüleme Birimi | 175 | % 1,92 |
TOPLAM | 9.108 | % 100 |
2018 yılında Beyaz Kod kapsamındaki şiddete uğrayan personel unvanı:
Şiddetin Gerçekleştiği Birim | Mağdur Sayısı | Oranı |
Doktor | 5.408 | % 46,99 |
Diş Hekimi | 45 | % 0,39 |
Doktor Dışı Sağlık Personeli | 4.070 | % 35,36 |
İdari Hizmet Personeli | 566 | % 4,92 |
Sözleşmeli Şirket Çalışanı | 440 | % 3,82 |
Sürekli İşçi | 981 | % 8,52 |
TOPLAM | 11.510 | % 100 |
Yıllara göre şiddetin türlerin dağılımı:
Şiddetin Türü | 2012 | 2013 | 2014 | 2015 | 2016 | 2017 | 2018 | |||||||
Sayı | Oran | Sayı | Oran | Sayı | Oran | Sayı | Oran | Sayı | Oran | Sayı | Oran | Sayı | Oran | |
Fiziksel Şiddet | 1.198 | % 30,90 | 2.267 | % 32,40 | 2.768 | % 33,8 | 2.312 | % 29,10 | 2.245 | % 23,60 | 711 | % 8,30 | 342 | % 4,00 |
Sözel Şiddet | 2.281 | % 69,10 | 4.720 | % 67,60 | 5.413 | % 66,20 | 5.632 | % 70,90 | 7.271 | % 76,40 | 6.238 | % 72,50 | 7.061 | % 77,00 |
Fiziksel ve Sözel Şiddet | 1.659 | % 19,30 | 1.705 | % 19,00 | ||||||||||
TOPLAM | 3.879 | 6.987 | 8.181 | 7.944 | 9.516 | 8.608 | 9.108 |
2018 yılında Beyaz Kod kapsamındaki şiddet olaylarının sonuçları;
Bu konuda, bahsi geçen çalışmada; “01 Ocak 2018- 31 Aralık 2018 tarihleri arasında 78 başvuruya ilişkin yapılan adli işlem sonucunda 76 kişi hakkında 122 suçtan kovuşturma sonucuna karar verilmiştir. Bu kovuşturma sonuçlarının 68’si adli para cezası ile 54 ise hapis cezası ile sonuçlanmıştır” şeklinde bir bilgi bulunmakta fakat tam olarak anlaşılmamaktadır.
2018 yılında Beyaz Kod kapsamında bildirimi yapılan 9.108 vakanın kaçında, kaç şüpheli olduğu ve kaçının hakkında; soruşturma başlatıldığı, kovuşturma kararı verildiği ve ceza yargılamasının sonucunun ne olduğu hakkında net bir bilgi bulunmamaktadır.
Verilen bilgiye göre, 2018 yılında Beyaz Kod uygulamasıyla bildirilen 9.108 şiddet vakası sonucunda 76 kişinin şiddet uyguladığının mahkeme kararıyla sabit olduğu sonucu çıkmaktadır.
HASTA VE YAKINLARI, SAĞLIKTA ŞİDDET VAKALARININ FAİLLERİ DEĞİL, MAĞDURLARIDIR
Sağlıkta şiddet haberleri her gündeme geldiğinde bir kesim “bazen hak ediyorlar” diye söze başlayıp, yaşadıkları olumsuz, haksız ve yanlış uygulamalardan örnekler vermek suretiyle bu sözlerinde ne kadar da haklı olduklarını ortaya koymaya çalışmaktadırlar.
Bu iddiayı savunanlara, eğitim, sağlık, adalet gibi en temel insan hakları söz konusu olduğunda, hangi birinde dört başı mamur bir hizmet sunumunun mevcut olduğunu, sormak gerekir.
İstisnasız her meslek grubunda, “o mesleğin asgari gerekliliklerine dahi sahip olmayan; mesleğinin etik kuralları bir yana zorunlu yasal yükümlülüklerini hiçe sayan; görevini ve konumunu kötüye kullananlar” elbette vardır ve temelinde insan faktörü söz konusu olduğundan her zaman da olacaktır. Bu nedenle tekil uygulamalardan yola çıkıp meslek erbabının tümüne yönelik bir genelleme yapmamın mantıklı ve sağlıklı bir düşünce olmadığı açıktır.
“Sağlıkta şiddet” olaylarıyla ilgili medyada yer alan haberlerin tam olarak gerçeği yansıtmadığı ve bu konunun suiistimal edildiği farklı amaçlara hizmet aracı olarak kullanıldığı artık yaygın olarak düşünülmektedir.
Beyaz kod uygulamalarına ve olayların medyadaki yansımasına bakıldığında;
- Başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarının, her gün hasta ve yakınlarının sayısız saldırılarına maruz kaldıkları,
- Bilhassa devlet hastanelerine müracaat eden hasta ve yakınlarının çoğunluğunun, “potansiyel şiddete meyyal, her an bir hekime veya sağlık çalışanına saldırmak için tetikte bekleyen psikopat saldırganlar” oldukları,
- “Sağlıkta şiddet” vakalarında “her zaman mağdur olan tarafın hekimler ve sağlık çalışanları, suçluların ise daima hasta ve yakınları” oldukları
şeklindeki toptancı bakışın sergilendiği ve bu yönde bir algı oluşturulduğu görülmektedir.
Örneğin, Türk Tabipleri Birliği tarafından;
- Sağlıkta şiddetin münferit olmadığı, bunun toplumsal ve politik bir sorun olduğu,
- Türkiye`de sağlık ortamında şiddetin sistematik olarak uygulanan, hasta ve yakınlarının sisteme dönük öfkesini sağlık çalışanından çıkardığı bir soruna dönüştüğü,
- Her gün sözlü şiddete maruz kalma oranlarının % 85’in üzerinde olduğu,
iddia edilmektedir. ([4])
TTB’ye göre, günde her 100 sağlık çalışanından 85’i sözlü şiddete uğruyor ve söz konusu şiddet eylemleri bireysel olarak değil genel itibariyle hasta ve yakıları tarafından, sağlık sistemine duydukları öfkenin sağlık çalışanlarına yöneltilmesi şeklinde ve üstelik sistematik şekilde uygulanıyor.
Daha basit bir anlatımla, hasta ve yakınlarının neredeyse tamamı şiddete meyyal ve taraftar potansiyel birer suçlu ilan ediliyor.
Oysa Veriler Aksini Gösteriyor;
Tüm hasta ve yakınlarını, sağlıkta şiddetin hazır askeri gibi gören söz konusu algı ve yaklaşımın aksine istatistiki veriler incelendiğinde ya da yerinde gözlem yapıldığında durumun hiç de böyle olmadığı çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
“Beyaz Kod” uygulamasının, sağlıkta şiddetin faillerini tespit edip önleme gibi bir fonksiyonunun olmadığı, aksine keyfi ve kötü niyetli “Beyaz Kod” uygulamalarının, sağlık çalışanlarına karşı öfke ve kin duygusunu besleyip körüklediği görülmektedir.
Her gün milyonlarca hasta ve yakının girip çıktığı bilhassa devlet hastanelerinde, anayasal güvence altındaki en temel evrensel haklardan biri olan hasta haklarının hiçe sayıldığı, aylar sonra randevu alıp da hekimin huzuruna çıktığında elpençe duran, ağzını açamayan, hekimin yerinden dahi kalkmadan muayene ettiği, âdete kendilerini üstün ırk ve ayrıcalıklı sınıf olarak gören ve buna da gerçekten inanan hekimlerin, sözel ve psikolojik şiddetine maruz kalan ve bütün bunlara rağmen de doğru dürüst teşhis ve tedavi görmeyen hasta ve yakınlarının yanında devede kulak kalan münferit birkaç olayı bahane edip, “sağlıkta şiddet”in gerçek mağdurlarını görmemek ya da göstermemek asla kabul edilemez.
Muhtemelen bu uzun söz öbeğini tam olarak anlamayıp, “genelleme yaparak, kendinle mi çelişiyorsun” ya da “sağlıkta şiddeti tasvip mi ediyorsun” diye soranlar olacağı için basitçe tekrar ifade etmek gerekirse;
- Sadece sağlık çalışanlarına değil, kamu veya özel sektördeki gerçek bir hizmet sunucusuna ya da herhangi bir kişiye yönelik sergilenen, her ne gerekçe ile ya da her ne şekilde (sözlü, fiziksel vs.) olursa olsun, şiddeti tasvip ve meşru görmemiz kesinlikle söz konusu olamaz.
- Dikkati çekmeye çalıştığımız husus; “her ne sebeple olursa olsun “sağlıkta şiddet” konusuyla ilgili oluşturulan algının tam olarak gerçeği yansıtmadığı, her meslekte olduğu gibi sağlık sektöründe de bulunan “çürük elmalar” tarafından, başta “Beyaz Kod” uygulaması üzerinden hasta ve yakınlarına şiddet uygulandığı”dır.
Vergisini veren vatandaşlar olarak, kamu hizmeti alırken, güler yüz, özen, iyi niyet, kaliteli ve eksiksiz hizmet beklemek, en doğal ve üstelik yasal hakkımız olup maalesef pratikte bu sayılanların nadiren karşılandığı kuşkusuzdur.
Bütün bunlara rağmen, hizmet alırken uğradığımız kötü muamele ve istismarlar karşısında şiddete başvurmak, ahlaken kabul edilemeyeceği gibi yasal olarak da istenmeyen süreçlere de kapı aralayacaktır.
Burada bahsini ettiğimiz husus;
“Sağlıkta şiddet” başlığı altında, her yerde ve her meslek çalışanına karşı yöneltilebilen münferit şiddet eylemlerinden yola çıkarak, top yekûn hasta ve yakınlarının şiddet yanlısı ilan edilmek suretiyle aslında sağlıkta şiddetin, gerçek ve sessiz mağdurları haline getirildiğidir.
SAĞLIKÇALIŞANLARINA ÖZEL ŞİDDET YOKTUR, ŞİDDET HER YERDE AYNI ŞİDDETTİR
Son dakika haberi olarak manşetten özel olarak verilen, “doktorun yumruklanıp darp edilmesi, bıçaklanması, silahla öldürülmesi… vs” gibi olaylar “Sağlıkta Şiddet” başlığı altında gündeme taşınmaktadır. Fakat örneğin, bir avukata yapılan bir saldırı, “Hukukta Şiddet” ya da “Yargıda Şiddet” gibi bir başlıkla medyada yer almaz. Aynı şekilde başka bir meslek mensubuna, mesleğin icrası esnasında yapılan bir saldırı da o meslekle ilişkilendirilmez.
Toplumda, kişilik bozukluğu olan, kendisini başka şekilde ifade edemeyen, şiddete meyyal, sosyopat, psikopat, dengesiz, antisosyal.. vb. sorunlu bireyler her zaman, her yerde, herkese karşı şiddet içerikli davranışlarda bulunabilmektedirler. Ayrıca bu durum sadece ülkemize has olmayıp her ülke ve toplumda rastlanılabilecek bir durumdur.
Trafikte basit bir yol verme tartışmasında, karşısındaki gözünü kırpmadan vuran, metroda yan baktın diye tanımadığı birine bıçağı saplayan, çocuklarının gözü önünde ve bazen çocuklarıyla birlikte eşini doğrayan, durup dururken sokaktaki kedinin kuyruğundan yakalayıp duvara çalan… mahlukların haberlerine her gün haber sitelerinde şahit oluyoruz. Bu örnekleri çeşitlendirmek ve sayısını artırmak mümkün.
“Sağlıkta Şiddet” başlığı altında haberlere yansıyan vakalarda, toplumsal hayatın her alanında ve her an şiddet sergileyebilecek bu kişilerin, sadece tedavi görmek için sağlık kuruluşlarına müracaat eden sıradan hasta ve yakınlarından bir an evvel ayrıştırılması gerekir.
Bunun ilk adımı ise öncelikle bahse konu şiddet eylemlerinin, sağlık çalışanlarına has olmadığı ve bu kişilerin hayatın her alanında ve her hadisede şiddete başvuran kimseler olduğunun anlaşılmasından geçmektedir.
“Sağlıkta şiddet” kapsamında sayılan suça konu eylemlerde, gerek kolluk kuvvetlerinin gerekse adli makamların nasıl hareket edeceği, sürecin nasıl yürüyeceği, soruşturma ve kovuşturmanın (yargılamanın) tüm adımları ve nihayet infaz süreçleri en ince ayrıntısına kadar yasal düzenlemelerle belirlenmiş. Bu süreçlere ilişkin varsa giderilmesi gereken eksiklikler ve yanlış uygulamalar, bunlar ayrı bir tartışma konusudur.
Başta 5237 sayıl TCK olmak üzere kanunlarda yer alan suçlar ve bunlara uygulanacak müeyyideler açıkça yer almaktadır. Bu suçların gerek faillerinin gerekse mağdur veya muhataplarının kamu görevlisi olmaları gibi özel durumlar da ayrıca düzenlenmiştir. Dolayısıyla bu bakımdan görevi başında bir kamu görevlisine yönelik işlenecek bir suçun cezalandırılabilmesi için yasal düzenlemelerin olmadığından söz etmek mümkün değildir.
Örneğin, yargı faaliyetinin bir ayağı olan avukatlık, ilgili yasada “kamu hizmeti” olarak tanılanmıştır. Müvekkili adına hacze giden bir avukatın, kamu hizmeti olan mesleğini icra ederken darp edilip sözlü ve fiziksel şiddete uğraması ya da öldürülmesi mümkündür.
Avukat, hâkim, savcı, doktor vs. ister kamu isterse tüm özel sektör çalışanlarının maruz kaldığı suç eylemlerine karşı, yürürlükteki ceza kanunlarında yeterince düzenleme mevcuttur. Sayılan mesleklerin hassasiyetine binaen, örneğin cezaların artırım sebebi olması gibi özel düzenlemeler zaten yasalarımızda bulunmaktadır. Yukarıda de geçtiği üzere, varsa eksiklikler ya da uygulamadaki problemler elbette giderilmelidir.
“Sağlıkta şiddet” gerekçe gösterilerek getirilen bir takım düzenleme ve uygulamalar bir taraftan aslında gerçekten yapılması gerekenlerin önüne set olmakta diğer taraftan da amacın tam aksi bir sonuca hizmet etmektedir.
Nitekim sağlıkta şiddeti önleme amacına hizmet etmek için yürürlüğe konulan “Beyaz Kod” uygulaması tam ta buna örnektir.
Yukarıda açıklandığı üzere;
2018 verilerine göre “Beyaz Kod” bildirimlerinin, % 99,15’i gibi çok büyük çoğunluğunun gereksiz, asılsız ya da kötü niyetli yapıldığı anlaşılmaktadır.
HAKKINIZDA BEYAZ KOD VERİLDİĞİNDE SİZİ NE BEKLER?
Hakkında “Beyaz Kod” verilip de kovuşturma başlatılmayan, diğer bir anlatımla Savcılık tarafından, isnat edilen suçu işlediğine dair asgari düzeyde dahi şüphe duyulmayan, hasta ve yakınlarını diğer bir anlatımla, hakkında “Beyaz Kod” verilmiş olan her 100 hasta ve yakınından 99’unu ne beklemektedir?
Örneğin, muayene esnasında, haklı olduğunuzu düşündüğünüz bir konuda, ortada herhangi bir fiziksel bir temas vs. olmadan doktorunuzla ufak bir sözel tartışma yaşadınız ve hasta veya yakını olarak hakkınızda, doktor ya da sağlık çalışanı tarafından, gereksiz ve haksız yere “Beyaz Kod” verildiğini var sayalım.
Haklarında “Beyaz Kod” verilenleri, “en asgari” nelerin beklediğini, bilmeyenler veya başına gelmeyenler için kısaca açıklayacak olursak;
- Önce hemen hastane güvenlik görevlisi ve hastane polisi gelir. Mesela kucağınızda hasta bir bebeğiniz olmasına veya yaşlı annenize refakat etmenize bakılmaz, hemen doktorun odasından ve hastaneden çıkarılırsınız.
- Bu sırada siz artık hukuken bir “şüpheli”sinizdir ve ifadeniz alınmak üzere en yakın karakola götürüleceksinizdir. Çocuğunuzu okuldan alacak olmanız, işe gidecek olmanız, evde bakıma muhtaç birinin sizi bekliyor olması vs. hiçbir mazeretiniz, bırakılmanız için gerekçe olarak kabul edilmez.
- Hastaneye gelen polis ekibi sizi alır ve önce darp raporu almak için başka bir devlet hastanesine götürür. Boşuna “herhangi bir fiziksel temas, darp olmadı, sadece konuştuk vs.” demeyin, karakol, şüpheli şahsı darp raporu almadan teslim almıyor.
- Sonra, yoğunluğa bağlı olarak, karakolda bir süre sıranın size gelmesini beklersiniz ve ifadeniz alınır.
- İfadeniz alındıktan sonra, ortada darp vs. olmadığı için bırakılacaksınız fakat hemen değil. Çünkü hakkınızda “Beyaz Kod” veren hekimin ifadesinin alınması gerekir. Örneği olay sabahtan gerçekleştiyse hekim, hastalarını bırakamayacağı, öğle tatilinde ifadesini hastanede ifadesini vereceği için, sizin bırakılmanız öğleden sonrayı bulur.
- Şayet hekim, sizin hakkınızda “hakaret ve tehdit etti” deyip bir de bir iki kişiyi (ki genelde hastane personelidir) şahit olarak göstermediyse, Savcılık kovuşturmama kararı verecek, itiraz da sonuçsuz kalacaktır.
- Yaşanacak olan en iyimser ve asgari süreç ve sonuç böyledir.
- Bu arada bütün bu süreci, “Beyaz Kod” veren hekim adına, Sağlık Bakanlığının avukatları bila bedel, doktorun vekili olarak takip eder. Doktorun, notere gidip vekâlet vermesine dahi gerek yoktur.
ÇEKTİKLERİM NE OLACAK?
Savcılık tarafından, kovuşturmama kararı verilip de bu karara itiraz edilmemiş ise ya da itiraz reddedilip kesinleşmiş ise, dosya kapanmış olacaktır.
Gereksiz yere sizi süründüren, uğraştıran, psikolojinizin bozulmasına neden olan doktora mı ne olacak? Yeni mağdurlar oluşturmaya ve doktorlara kin besleyenlerin arasında yeni birilerini katmaya devam edecektir. Nitekim hiç kimse kendisine hesap sormayacak, yaptığı yanına kâr kalacaktır.
Maalesef, %99’un asılsız olduğu resmi olarak kanıtlanmış Beyaz Kod uygulamalarının kaçının, “Beyaz Kod” verenin kişisel tatminine hizmet ettiği, kaç tanesini görevi kötüye kullanma suçu kapsamında kötü niyetle verildiği, hangilerini aslında hasta ve yakınlarına yönelik gerçekleştirilen şiddeti örtbas için kullanıldığı” hiç merak edilmemiş, hiç araştırılmamıştır.
HASTA HAKLARI MI?
Hasta Hakları Yönetmeliği’nin, “Amaç” başlıklı 1’inci maddesinde, “hasta hakları”nın, “temel insan haklarından” olduğu vurgulanmıştır. Yönetmeliğin 4/e maddesinde ise “Hasta Hakları” :
“Sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan fertlerin, sırf insan olmaları sebebiyle sahip bulundukları ve T.C. Anayasası, milletlerarası andlaşmalar, kanunlar ve diğer mevzuat ile teminat altına alınmış bulunan haklar” olarak tanımlanmıştır.
Hasta ve yakınlarının sahip oldukları haklarının neler olduğu, ayrıntılı şekilde yer aldığı anılan Yönetmeliğin “İnsani Değerlere Saygı Gösterilmesi ve Ziyaret” başlıklı 39’uncu maddede yer alan şu ifadelere dikkatinizi çekmek istiyorum:
“Hasta, kişilik değerlerine uygun bir şekilde ve ortamda sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkına sahiptir.
Sağlık hizmetlerinde görev alan bütün personel; hastalara, yakınlarına ve ziyaretçilere güleryüzlü, nazik, şefkatli ve sağlık hizmetleri ile ilgili mevzuat ve bu Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde davranmak zorundadır.
Sağlık hizmetlerinin her safhasında, hastalara, onların bedeni ve ruhi durumları dikkate alınarak, hangi işlemin neden ve nasıl yapıldığı, yapılacağı ve bekletilmeleri söz konusu ise, bekletilmenin sebepleri hususunda gerekli ve yeterli bilgi verilir.
Sağlık kurum ve kuruluşlarında, insan haysiyetine yakışır gereken her türlü hijyenik şartların sağlanması, gürültünün ve rahatsız edici diğer bütün etkenlerin bertaraf edilmesi esastır. Gerektiğinde, bu hususlar hasta tarafından talep konusu yapılabilir.
HEKİMLER BAŞTA OLMAK ÜZERE TÜM SAĞLIK PERSONELİ, HASTALARA, YAKINLARINA VE ZİYARETÇİLERE, “GÜLERYÜZLÜ, NAZİK ve ŞEFKATLİ” DAVRANMAK ZORUNDA MI (?)
- Hasta ve yakınlarından kaçı, başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarından “güleryüzlü, nazik ve şefkatli” bir hizmet alabilmektedir?
- En asgari sözlü ve psikolojik aşağılanma ve şiddete maruz kalmadan, bu hastaların kaçı doğru dürüst soru sorabilmiş ya da sorusuna cevap alabilmiştir?
- İyileşemeyen, üstelik daha kötüye giden ve hastane hastane gezen, her bir muayene sonrasında hekimin “size bu ilaçları kim verdi?” diye sözünü işiten ve ilaçları mütemadiyen değişen ama bir türlü şifa bulamayan hasta sayısı kaçtır?
- “Çok sayıda hastaya baktığı, sorumlusunun kendisi olmadığı, hak ettiği maddi ve manevi karşılığı almadığı” gerekçesiyle, “canlarını emanet eden hastaların kendilerine mahkûm ve muhtaç oldukları” düşüncesiyle, hasta ve yakınlarını küçümseme, onlara tepeden bakma, kendileri üstün ve ayrıcalıklı bir sınıf olarak görme” hakkına sahip olduğuna inan hekim sayısı kaçtır?
Sizin bu sorulara vereceğiniz cevaplar nedir, bilemiyoruz ama İnternette “hasta memnuniyeti” başlığı altında yapılan pek çok bilimsel çalışma ve sonuçlara rastlamak mümkün. Bunların çoğu, devlet hastanelerinde “hasta memnuniyeti oranlarının %80-%90’ın civarında olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu çalışmalarda Devlet hastanelerinden hizmet alan hastalara sorulan;
- Doktorlar hastaları dikkatlice dinleyip tatminkâr cevap veriyor mu?
- Doktorlar hastalara nazik ve sevecen davranıyor mu?
- Doktorlar hastalara karşı sabırlı ve yardımsever mi?
- Doktorlar hastalara karşı saygılı ve anlayışlı mı?
- Sizi muayene eden doktorun neler hissettiğinizi anladığına inanıyor musunuz?
- Doktorlar hastanın şikâyetini tam olarak dinliyor mu?
- Doktorlar hastalara yeterince vakit ayırıyor mu?
- Doktorlar hastaları yeterince bilgilendiriyor mu?
- Doktorlar randevu saatlerine dikkat ediyorlar mı?
- Uygulanan tedavi ve bakım kalitesinden memnun musunuz?
- Muayene olurken sağlanan mahremiyetten memnun musunuz?
- Aynı doktoru yeniden tercih eder misiniz?
- Sizi muayene eden doktoru başkasına tavsiye eder misiniz?
- Hemşirelerin size karşı ilgisi, yaklaşım ve nezaketi yeterli mi?
- Sağlık teknisyenlerinin (laborant, röntgen tek. vs.) size karşı ilgisi, yaklaşım ve nezaketi yeterli mi?
sorulara, çok büyük çoğunluğun olumlu cevap verdiği iddia edilmektedir.
Diğer taraftan TÜİK, Yaşam Memnuniyeti Araştırması 2009-2018 sonuçlarına göre ise “Yıllara ve Sektörlere Göre Sağlık Kuruluşlarının Hizmetlerinden Memnuniyet Oranı (%) şöyledir:
2009 | 2010 | 2011 | 2012 | 2013 | 2014 | 2015 | 2016 | 2017 | 2018 | |
Devlet Hastanesi | 66,5 | 74,8 | 76,4 | 75,7 | 75,5 | 72,4 | 75,0 | 77,8 | 73,2 | 72,6 |
Üniversite Hastanesi | 56,5 | 68,5 | 71,2 | 71,1 | 68,5 | 57,2 | 70,3 | 69,3 | 66,6 | 63,7 |
Özel Hastane | 61,2 | 66,2 | 70,4 | 67,1 | 64,9 | 87,8 | 60,3 | 64,3 | 61,5 | 57,5 |
Toplam | 65,1 | 73,0 | 75,9 | 74,8 | 71,7 | 70,6 | 72,3 | 75,4 | 71,7 | 70,4 |
Yukarıdaki rakamlar, tam olarak gerçeği yansıtıp yansıtmadığını bilemiyoruz. Fakat bazen, eskiden Osmanlı padişahları da dâhil yöneticilerin tebdil-i kıyafetle halkın arasına karışıp teftişe çıktıkları gibi, kâğıt üstünde yazılan bilgilerin doğruluğunu bizzat test için yerinde inceleme yapmak gerekebilir.
Bu nedenle Sayın Sağlık Bakanımızın, ecdadımızın bu uygulamasını hayata geçirip, en üst makam olarak sorumlusu olduğu, sağlık hizmetlerinde görev alan bütün personelin, hasta ve yakınlarına karşı nedenli “güleryüzlü, nazik ve şefkatli” davrandıklarını bizzat tespit etmesi yerinde olabilecektir.
SONUÇ :
“Beyaz Kod” uygulaması, amacı dışında, gereksiz, hukuka aykırı ve kötü niyetli kullanımlar nedeniyle artık, “sağlıkta hasta ve yakınlarına şiddet uygulama aracı” haline dönüştürülmüştür.
“Beyaz Kod” ihbarı verilen hasta ve yakınlarının % 99,15’i hakkında kovuşturmama kararı verilmektedir.
Hasta ve yakınları, Anayasal güvence altındaki en temel insan haklarından olan “hasta hakları” çerçevesinde, örneğin en basit bir bilgilendirme talebi için ağızlarını açtıkları anda dahi, kendileriyle ilgili “şiddet uyguladıkları iddiasıyla” beyaz kod verilebilmektedir.
Sadece tedavi olmak isteyen bir hasta veya çocuğunu, ana-babasını ya da bir yakını tedavi için sağlık kuruluşuna getiren bir hasta yakını hakkında, olmadık bir nedenle “Beyaz Kod”a muhatap olup “şüpheli” sıfatıyla soruşturma başlatılabilmektedir.
“Beyaz Kod” mağduru olan hasta ve yakınlarının yaşadıkları mağduriyetlerin boyutları, “sikayetvar.com” veya Twitter’da, “Beyaz Kod” kelimeleri aratılıp, çıkan sonuçlar okuduğunda çok daha iyi anlaşılmaktadır.
Haksız ve kötü niyetli “Beyaz Kod” uygulamalarının mağduru başta, gerçekten şiddete maruz kalan hekimler ve diğer sağlık çalışanlarıdır.
Hasta ve yakınlarını adeta topyekûn şiddete meyyal kişiler olarak görülmesine yol açan ve temel insan hakkı ihlali sorununa dönüşen, haksız ve kötüniyetli “Beyaz Kod” uygulamalarına artık bir son verilmelidir.
Bu hususta öncelikli olarak mevzuatımızda gerekli açık düzenlemeler yapılmalı, haksız ve kötüniyetli “Beyaz Kod” uygulamalarına karşı ciddi yaptırımlar getirilmelidir.
Sağlık Bakanlığı’nın ise hasta ve yakınlarının da haklarını sağlama ve koruma, yükümlülüğünün olduğunu hatırlaması ve amacından sapan “Beyaz Kod” uygulamasını gözden geçirmesi, “sağlıkta şiddet”, “hasta hakları” ve “hasta memnuniyeti” olgularını, gerçek veriler üzerinden en doğru ve sağlıklı şekilde yeniden değerlendirmesi ve ona göre adımlar atması gerekmektedir.
Av. Arb. Zekeriya YILMAZ
_________________________________________________
[1] “Şiddete Yönelik Beyaz Kod Verilerin Değerlendirilmesi” Cukurova Medical Journal cilt.45, sa.3, ss.977-984, 2020. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nazan Torun.
[2] https://www.saglik.gov.tr/TR,84965/saglik-istatistikleri-yilligi-2018-yayinlanmistir.html
[3] Özel sağlık kuruluşları dışında.