NİŞANLILIK DÖNEMİYLE İLGİLİ DAVALAR

nişan bozma

NİŞANLILIK DÖNEMİYLE İLGİLİ DAVALAR

GİRİŞ

Medeni Hukuk, özel hukukun en geniş bölümünü oluşturur. Aile Hukuku ise Medeni Hukuk’ta en fazla hüküm teşkil eden alandır.

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan sonraki hukuk devriminin en temel yapı taşı olan 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi (743 s. TKM) 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girdi. Aradan geçen 76 yıl gibi bir süreden sonra miadını dolduran 743 s. TKM’nin yerine, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4271 sayılı Türk Medeni Kanunu (4271 s. TMK) Başlangıç ve Dört Kitap’tan oluşmaktadır:

  • Başlangıç (Madde 1-7)
  • Birinci Kitap (Kişiler Hukuk / Madde 8-117)
  • İkinci Kitap (Aile Hukuku / Madde 118-494)
  • Üçüncü Kitap (Miras Hukuku / Madde 495-682)
  • Dördüncü Kitap (Eşya Hukuku / Madde 682-1030)

Ayrıca bunlara ilaveten, Borçlar Hukuku (Türk Borçlar Kanunu) 4721 s. TMK’nın Beşinci Kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır. (6098 s. TBK M.646)

4721 s. TMK’nın İkinci Kitabı olan Aile Hukuku;

  • Birinci Kısım – Evlilik Hukuku (m. 118-281)
  • İkinci Kısım – Hısımlık (m.282-395)
  • Üçüncü Kısım – Vesayet (m.396-494)

olmak üzere üç kısımdan oluşur.

Birinci Kısım olan Evlilik Hukuku ise;

  • Birinci Bölüm: Evlenme (m.118-160)
  • İkinci Bölüm: Boşanma (m.161-184)
  • Üçüncü Bölüm: Evliliğin Genel Hükümleri (m.185-201)
  • Dördüncü Bölüm: Eşler Arasındaki Mal Rejimi (202-281)

NİŞANLILIK

TMK’nın İkinci Kitabı Aile Hukuku’nun Birinci Kısmı Evlilik Hukuku’na ayrılmış olup “Evlenme” başlıklı Birinci Bölüm’ün Birinci Ayrımı, altı maddeden ibaret olan (m.118-123) “Nişanlılık” hükümlerine ilişkindir.

Evlilik birliğinin ilk adımı olan nişanlanma, aralarında evlenme engeli bulunmayan ve ayırt etme gücüne sahip bir erkekle bir kadının karşılıklı olarak evlenme vaadinde bulundukları hukuki bir işlemdir. Nişanlılık denilen hukuki ilişkinin taraflarına nişanlı denir.

4271 s. TMK m.118 – Nişanlanma, evlenme vaadiyle olur.

Nişanlanma, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça küçüğü veya kısıtlıyı bağlamaz.

Tarafların karşılıklı evlenme vaadinde bulunmaları nişanlılık için yeterli olup herhangi bir şekil şartı yoktur. Söz kesme, yüzük takma vs. olarak adlandırmalar sonucu değiştirmez. Bununla birlikte Yargıtay, “nişanlanmanın hukuken geçerli olması için belli bir ritüel içinde yapılmış olması, nişanın duyurulması (ilan edilmesi) ve aile bireylerinin şahitliği çerçevesinde yapılması gerektiği”ne dair tartışmalı bir karara hükmetmiştir. (Y3HD, 04.10.2018 T., 2016/22515 E., 2018/9548 K.)

Nişanlanma, evlilik hukukunun bütün sonuçlarını kendiliğinden doğurmaz. Örneğin, doğmuş bir çocuk varsa nişanlanma ile soybağı kendiliğinden düzelmez.

Haklı bir neden olmaksızın nişanın bozulmasının sonuçları saklı kalmak kaydıyla nişanlanmış olmak, diğer tarafı evlenmeye zorlamak için dava hakkı vermez.

4271 s. TMK m.119 – Nişanlılık, evlenmeye zorlamak için dava hakkı vermez.

Evlenmeden kaçınma hâli için öngörülen cayma tazminatı veya ceza şartı dava edilemez; ancak yapılan ödemeler de geri istenemez.

NİŞANLANMA YAŞI

4271 s. Türk Medeni Kanunu’nda, nişanlanma yaşıyla ilgili açık bir düzenleme bulunmazken evlenme yaşıyla ilgili ayrıntılı düzenlemeler mevcuttur. Kanundaki yer alna;

  • 4271 s. TMK m. 11 – Erginlik onsekiz yaşın doldurulmasıyla başlar. Evlenme kişiyi ergin kılar.
  • 4271 s. TMK m. 12 – Onbeş yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir.
  • 4271 s. TMK m. 124- Erkek veya kadın onyedi yaşını doldurmadıkça evlenemez.
  • Ancak, hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir.
  • 4271 s. TMK m. 125- Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemez.
  • 4271 s. TMK m. 126- Küçük, yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez.
  • 4271 s. TMK m. 127- Kısıtlı, yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez.

hükümlerini birlikte değerlendirdiğimizde şu sonuçlara ulaşabiliriz:

  • Onbeş yaşını doldurmuş ve mahkeme kararıyla ergin kılınmış olsa dahi onaltı yaşını doldurmayanlar, hiçbir şekilde evlenemez.
  • Onaltı yaşını dolduranlar, mahkeme kararıyla evlenebilir.
  • Onyedi yaşını dolduranlar, veli veya vasisin izniyle ya da mahkeme kararıyla evlenebilir.
  • Onsekiz yaşını dolduranlar kendi iradesiyle evlenebilir.

Yaşını Doldurma Hesabı: Kişinin doğum tarihine eklenen sayı, doldurulan yaşı gösterir. Örneğin doğum tarihi 05.07.1995 olan kişinin,16 yaşını doldurduğu gün: [1995+16=2011 >> 05.07.2011] – 17 yaşını doldurduğu gün: [1995+17=2012 >> 05.07.2012] – 18 yaşını doldurduğu gün: [1995+18=2013 >> 05.07.2013]

Görüldüğü üzere kanun koyucu evlenme yaşını detaylı şekilde ele alırken nişanlanma konusunda herhangi bir yaş sınırlaması getirmemiştir. Bu nedenle ayırt etme gücüne sahip ve yasal temsilcilerinin rızası olmak kaydıyla onaltı yaşını doldurmamış olanların da nişanlanmalarında hukuken bir engel yoktur. Elbette bu kişilerin evlenebilmeleri için kanunda aranan yaş koşullarından birini sağlamaları gerekmektedir.

NİŞANLILIK DÖNEMİYLE İLGİLİ DAVALAR

Nişanlanma, kendiliğinden ya da taraflardan birinin iradesiyle sona erebilir.

Nişanın kendiliğinden sona ermesinin en tabii yolu evlenmedir. Bunun dışında ölüm ya da gaiplik, sonradan ortaya çıkan bir imkânsızlık veya bozucu şartın gerçekleşmesiyle nişanlılık sona erer.

Tarafların iradesiyle sona erme ise ya anlaşma ile ya da tek tarafın iradesiyle nişanlılık sonlandırılır.

Taraflar karşılıklı anlaşarak nişanlılığa son vermişlerse tazminat talep edemezler ancak karşılıklı verilmiş olan mutad dışı hediyeleri geri isteyebilirler. Şayet tek taraf nişanı bozmuşsa özellikle haklı bir sebep olup olmadığına ve kusur durumuna göre maddi ve manevi tazminat talepleri söz konusu olabilecektir.

A – TAZMİNAT DAVALARI

(1) Maddi Tazminat Davası (TMK m.120)

4271 s. TMK m.120 – Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddî fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır.

Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilirler.

Tazminat davasının açılabilmesi için;

  • Nişan haklı bir neden olmadan ya da tek tarafın kusuru ile bozulmalıdır
  • Nişanın bozulmasın doğan maddi bir zarar olmalıdır
  • Davalı taraf kusurlu olmalıdır

Davacı tarafın isteyeceği tazminat menfi zararlara ilişkindir. Diğer bir anlatımla nişanlanma olmasaydı uğranılmayacak olan parasal zarar istenebilir. Nişanlanma Aile Hukuku’na dair bir sözleşme olduğundan Borçlar Hukuku’nda olduğu gibi tüm menfi zararların giderilmesi mümkün olmaz.

Maddi tazminatın kapsamı şunlardır;

  • Dürüstlük kuralları çerçevesinde yapılan nişan harcamaları,
  • Evlenme amacıyla yapılan harcamalar ve maddi fedakârlıklar,

Davacı maddi zarar iddiasını ispatlarsa uygun bir tazminata hükmedilir. Davacı iddiasını her türlü delille ispat edebilir.

(2) Manevi Tazminat Davası (TMK m.121)

4271 s. TMK m.121 – Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

Manevi tazminata hükmedilebilmesi için;

  • Nişan haklı bir neden olmadan ya da tek tarafın kusuru ile bozulmalıdır
  • Nişanın bozulmasından dolayı kişilik haklarının fahiş şekilde ihlal edilmesi,

gerekir.

Nişanın bozulmasından dolayı davacı lehine manevi tazminata hükmedilebilmesi için, nişanın haksız olarak bozulmasının yanında, davacının kişilik haklarının da ihlal edilmiş olması gerekir. Nişanın bozulması, doğal olarak taraflarda değişik şiddet ve ölçülerde de olsa üzüntü yaratır ve menfaat ihlaline neden olur. Ancak sırf, nişanın bozulmasından dolayı duyulan üzüntü ve hayal kırıklığına uğranılmış olması manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli değildir. Doğal olan üzüntü ve menfaat ihlali manevi tazminata esas alınmaz. Zira manevi tazminata karar verilebilmesi için istemde bulunan nişanlının kişisel haklarının fahiş olarak zarara uğramış olması gerekir. Bu fahiş zararın somut olay ve nedenlere dayanılarak ispat edilmesi gerekir.

“… Davacı Yasemin’in, işyerinde birlikte çalıştığı bayan müdiresi ile iş çıkışı ailesinin bilgisi dâhilinde dışarıda çay içmeye gitmesi Davalı ve ailesince “dul bir bayanla nasıl zaman geçirirsin?” şeklinde tepki gösterilip Davacı ile görüşmeyi reddederek nişanı bozdukları anlaşılmaktadır. Bu hal ile Davalının nişanı bozmasında kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu itibarla düğün davetiyesi basılan, düğün salonu kiralanan ve düğüne 9 gün kala nişanı bozma sebebini “dul bir bayanla iş çıkışı çay içmeye gitmesi” gösterilerek Davacının ahlaksızlıkla suçlanıp küçük düşürülmesine neden olduğu olayda manevi tazminat koşulları bulunduğundan tazminata hükmedilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru olmamış, bu husus da bozmayı gerektirmiştir.” (Y3HD, 26.04.2018 T., 2016/17785 E., 2018/4632 K.)

“Nişanın bozulması sebebiyle manevi tazminat davasında zararın somut olay ve nedenlere dayanılarak ispat edilmesi gerekir. Herhangi bir sebep gösterilmeden nişanın bozulması, manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli neden değildir.” (Y3HD, 30.10.2018 T., 2017/158 E., 2018/10751 K.)

“Doğal olan üzüntü ve menfaat ihlali manevi tazminata esas alınamaz.” (Y3HD., 27.04.2016 T., 2015/11152 E., 2016/6663 K.)

Hakaret ve küfür etme nedeniyle nişanın bozulması manevi tazminat verilmesini gerektirir. (Y3HD 23.01.2012 T., 2011/18421 E., 2012/1375 K.)

(3) Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Davası (TBK m.53/3)

Haksız bir fiil sonucu, nişanlılardan birinin ölümü halinde sağ kalan nişanlı, destekten yoksun kalma tazminatı adı altında maddi ve manevî tazminat talep etme hakkına sahip olur. Böyle bir tazminatı talep edebilmek için sağ kalan nişanlının, ölen nişanlıdan yaşarken destek alıyor olması şarttır.

Destekten yoksun kalma tazminatı talep edecek kişinin, ölen kişiden parasal bir yardım alıyor olması gerekmemektedir. Nitekim Yargıtay 4. HD’nin 27.03.2008 T., 2007/5604 E., ve 2008/4057 K. sayılı kararında; “Destekten yoksun kalma tazminatının amacı, desteğini kaybeden kimsenin ölümle sonuçlanan olaydan önceki sosyal ve ekonomik hayat seviyesini devamını sağlayacak bir paranın ödettirilmesidir. Destek sayılabilmek için yardımın yalnızca parasal nitelikte bulunması zorunlu değildir. Eylemli ve düzenli olarak yapılan hizmet edimleri de bir kimsenin destek sayılabilmesi için yeterlidir” denilmiştir. Bu nedenle “destek” kavramı sadece para ile ölçülebilen bir yardım olarak sınırlandırılmamaktadır.

Nişanlıların birbirlerine karşı nafaka yükümlüğü veya başka bir bakım ve gözetim mükellefiyeti yoktur. Sağ kalan nişanlının, ölüm nedeniyle evlilik sonrası döneme ait destekten yoksun kaldığı iddiası kabul edilmez. (Y3HD, 29.09.2011 T., 2010/8484 E., 2011/9785 K.)

B– HEDİYELERİN GERİ VERİLMESİ DAVASI (TMK m.122)

4271 s. TMK m.122 – Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir.

Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.

Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; nişan yüzüğü dışında kalan tüm altın, takı ve ziynet eşyaları mutad dışı hediye olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle nişanın bozulması nedeniyle nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların diğer nişanlıya vermiş oldukları ziynet eşyaları verenler tarafından geri istenebilir.

Nişanın bozulması nedeniyle mutad dışı hediyelerin geri alınmasına ilişkin davalarda kusur aranmaz. Hediyelerin geri istenebilmesi için alışılmışın dışında hediyelerden olması gerekir. Alışılmış (mutad) hediyelerden kasıt; giymekle, kullanmakla eskiyen ve tüketilen (nişan elbisesi, ayakkabı vb.) eşyalardır. Giymekle, kullanılmakla eskiyen ve tüketilen eşyaların iadesine karar verilemez. Nişan dolayısıyla verilen hediye, olağan bir hediye ise geri istenemez.

Hediyelerin verildiği ve iade edilmediği hususu her türlü delille de ispat edilebilir.

İadesi talep edilen eşyaların cinsi, niteliği, özellikleri ve gram ağırlığı gibi hususların ayrıntılı olarak belirtilmesi gerekir. (Y3HD, 30.11.2017 T., 2016/5784 E., 2017/16806 K.)

Nişan törenlerinde takılan takıların bizzat davacı nişanlı tarafından takılması zorunluluğu yoktur. Ana – babanın ya da onlar gibi davrananların nişanlı adına taktıkları takılar, davacı nişanlı tarafından takılmış sayılır ve nişanın bozulması durumunda da bizzat talep edilebilir.

Başlık parası olarak verilen miktar çeyiz parası olarak değerlendirilemez.”

Kural olarak kişinin davranış özgürlüğü, hukuk ve genel ahlak kuralları ile sınırlıdır. Daha açık bir deyimle, Türk Hukukunun başlangıç noktası olan sözleşme özgürlüğü ancak bu sınırlar içinde kalabildiği ölçüde geçerlik kazanır.

Sözleşme özgürlüğünün hukuka aykırı olarak aşılması veya etkilenmesinin müeyyidesi BK.nun 19 ve 20. (TBK 26 ve 27.md.) maddelerinde gösterilmiş ve böyle bir bağıtın hükümsüz olduğu kabul edilmiştir.

Kişinin dilediği kimse ile evlenmesi, yasanın öngördüğü sınırlar içinde temel hak ve hürriyetinin bir gereğidir. Normal ve iyi bir ortamda kızın dilediği erkekle evlenmesi, yasaların ona sağladığı temel haklardan olduğu kadar, onun evlilik yapmasına rıza göstermek de baba ve ananın görevidir.

Nişan ya da evliliklerde kayınpederin gelinine takı takması ya da para veya hediye vermesi yerel gelenek ve göreneklere uygun ise de; kızın babasının evlenmeye razı olmasının karşılığı olarak (başlık) adı altında mal veya para alması yukarıda açıklanan ölçütlere göre hukuka ve genel ahlak kurallarına aykırıdır.

Borçlar Kanununun 65. maddesinde (TBK’nun 81.md.) haksız veya ahlaka aykırı bir amaç için verilen şeyin istirdat edilemeyeceği düzenlenmiştir.

Somut olaya gelince; davalı -birleşen davacının cevap dilekçesi, karşı dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında davaya konu edilen 5.000 TL’yi davacı-karşı davalının ailesine başlık parası olarak verdiğini ikrar ettiği de dikkate alındığında, söz konusu bu miktarın mahkemece ”çeyiz parası” olarak değerlendirilerek bu miktarın da hüküm altına alınması doğru görülmemiştir.” (Y3HD., 4.05.2016 T.,, 2015/13389 E., 2016/7993 K.)

ZAMANAŞIMI

4271 s. TMK m.123 – Nişanlılığın sona ermesinden doğan dava hakları, sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.

GÖREVLİ MAHKEME

Geçerli bir nişanlanmadan doğan maddi ve manevi tazminat davaları ve hediyelerin geri verilmesi davasında görevli mahkeme Aile Mahkemesi’dir.

Nişanın hukuken geçerli olmaması halinde, örneğin tarafların gayri resmi şekildeki birlikteliklerinden doğan uyuşmazlıklarda, aile hukuku kuralları geçerli olmayıp borçlar hukuku ve özellikle haksız fiile ilişkin hükümler uygulanacağından, Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olacaktır. (Y3HD, 04.10.2018 T.,, 2016/22515 E., 2018/9548 K.)

Resmi nikâh yapmaya yanaşmama üzerine, haksız eylem nedeni ile kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın tazmini talebine dair davada görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. (Y4HD, 23.03.201, 2010/3735 E., 2011/3070 K.)

Av. Arb. Zekeriya YILMAZ

Bu sayfayı paylaş